Gerçekten Sevildiğini Hissetmek İçin Kurtarıcı Olmak Zorunda Mısın?
Belki farkında olmadan, birinin hayatını toparlamak, ona destek olmak ve onun güçlü durmasını sağlamak için kurtarıcı rolüne girdin. Onun acılarını dindirmek, yaralarını sarmak için çabalıyorsun. Belki de bu rol seni değerli hissettiriyor, ilişkideki varlığını anlamlı kılıyor. Çünkü birini kurtarmak, o kişiye ihtiyaç duyulmanı sağlıyor ve sen de bundan besleniyorsun.
Ama buradaki paradoks şu: O güçlendikçe, sen değersizleştiğini hissedeceksin. Çünkü sana en çok ihtiyaç duyduğu haliyle tanıdın onu. Onu desteklerken, aslında onun eksikliğinden besleniyor olabilirsin. Oysa zamanla iyileşecek, güçlenecek ve kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendiğinde ilk bırakacağı kişi sen olacaksın. Çünkü sana baktığında, artık ait olmadığı eski halini görecek; zayıflığını, bağımlılığını, savunmasızlığını hatırlayacak.
Ve sen, bir zamanlar onun için sığınak olan kişi, şimdi onun özgürlüğüne engel gibi hissedileceksin. Belki de bu yüzden kurtarıcı rolü çoğu zaman bir kısır döngüye dönüşür. Kendi varlığının anlamını, başkalarının sana olan ihtiyacına bağladığında, onların güçlenmesi senin için bir kayıp gibi görünmeye başlar.
Peki, neden bu roldesin?
- Sevilmek için faydalı olman gerektiğine mi inanıyorsun?
- Başkalarının yükünü taşıyarak kendi acılarından kaçıyor olabilir misin?
- Kontrol sende olursa, terk edilmekten korunacağını mı sanıyorsun?
Bunları fark ettiğinde, belki de asıl önemli olan başkalarını kurtarmaktan çok, kendini bu döngüden özgürleştirmek olduğunu göreceksin. Unutma, sevgi ihtiyaçtan değil, bağdan beslenir. Birini yanında tutmak için onun zayıflığına değil, gerçek bağa güvenmelisin.
Şimdi kendine sor: Gerçekten sevildiğini hissetmek için kurtarıcı olmak zorunda mısın?